Karagöz: "Malakan efsanesi ve haddini bilmek"

Yerli turistlerin gözdesi haline gelen belki ileride daha da ileri boyutlara ulaşacak olan Kars özelinde Kars kent kültürü, mimarisi, tarihsel geçmişi konusunda   başta da Karslı olmayan, Kars’ı bilmeyen rehberlerin bu konuda çok sıkı bir eğitimden geçmesi gereklidir. 
Sadece rehberleri mi? Sanmıyorum; ayrıca ve özellikle Kars’ta doğmuş olmayı Kars hakkında her şeyi bildiğine yoran   eğitimli-eğitimsiz ama her hâlükârda kültürsüz akıldanelerin; kendini Kars’ın bilirkişisi(!) sayan ve pazarlayan zevatın da yazdıklarına, söylediklerine dikkat etmesi gerekiyor. 
Bu hususlardan biri de Kars’ta yaşamış olan Malakanlarla ilgilidir. 
Bilindiği üzere son zamanlarda bir Malakan (Molokan) sevdası- güzellemesi aldı başını gitti. 
Bilen-bilmeyen fikir beyan ediyor: Kimi Malakanların dere boylarına yerleştiklerini değirmenciliği, gravyeri, kaşarı, patatesi, kazı, keteyi, arıcılığı bölgeye getirdiğini yazdı, kimi de bunu kazanç kapısına çevirdi. 
Belirtmeliyim ki 2008-2009 yıllarında Molokanlara ilişkin benim çalışmalarım yayınlanmadan önce o da 1960’lı yıllarda yayınlanmış iki kısa makale bulunmaktaydı. 
2008 yılında ünlü yönetmen Yalçın Yelence’ye Cenubi Garbi Kafkas Cumhuriyeti ile ilgili bir belgesel yapıp yapamayacağını sorduğumda   seve seve kabul etmiş, söz konusu belgesel “Kelebek Kanatlı Cenub-i Garbi Kafkas Demokratik Cumhuriyeti” adı altında yapılan belgesel, (https://www.youtube.com/watch?v=gPQq8BrCzcU&t=13s ) 2007 yılında Cumhuriyet gazetesi eki olarak 135.000 adet dağıtılmıştı.
Bu kez Lise arkadaşım olması nedeniyle özel bir hukukum olan Yalçın arkadaşıma Malakanlarla ilgili bir belgesel yapıp yapamayacağını sormuştum. Bilindiği üzere Yalçın Yelence Türk sinemasında özellikle “Perihan Abla” ve “Bizimkiler” dizisiyle akıllara kazınmış önemli bir yönetmen. Sağ olsun kırmadı. Metni ve bu konuya ilişkin belgeleri sağlamam halinde yapabileceğini söylemişti. Bunun üzerine gerekli hazırlıklara başlamıştım. 
 Aylarca süren stüdyo çalışmalarından sonra Türkiye’nin ilk Molokan belgeseli   
“Sürgün bahçesinin Solan Renkleri Molokanlar,” adlı kitabım   ve kitabımla aynı adı taşıyan “Kars’ın Solan Rengi Molokanlar” belgeseli   youtube’de   https://www.youtube.com/watch?v=tLJ6LT2lJCo )   yayınlandıktan sonra Malakanlar unutulmuş bir konuyken birden ilgi odağı haline gelmişti.

Ancak bundan üç- dört yıl önce Bu belgesel youtube tarafından telif hakkı iddiasıyla yayından kaldırıldı. Görünüşte telif hakkı iddiasında bulunan kurum Kars-Ardahan -Iğdır Vakfı idi. Vakfın var olduğu iddia edilen “Kültür ve Sanata Destek” adlı birimi idi. İki yıl yönetim kurulunda çalıştığım vakfın böyle bir kuruluşu-organı yoktu. Bu hususu Vakfın avukatlığını da yapan vakıf üyesi hukukçu arkadaşım Avukat Mahmut Öztürkler’e sorduğumda böyle bir oluşumunda, kendileri tarafından yapılan bir başvurunun da olmadığını söyledi.
Bunu yapan kişi tarafından bir ayıp ve bir suç işlenmişti: Birincisi filmin yapımcısı yönetmen yalçın Yelence’ye; iki uluslararası birincilik alan belgeselinin yayasıdan kaldırılmasıyla yapılan ayıp, ikincisi de Kars-Ardahan -Iğdır Vakfı’na karşı onun adını kullanmak yoluyla işlenen suç…  Muhtemelen bunu yeniden youtube’a yükleyen arkadaş tarafından telif iddiasıyla yayından kaldırılmıştı. Dahası ekte sunmuş bulunduğum belgeden görüleceği üzere, telif hakkı sahibi kimse ona “Telif hakkı sahibine reklam geliri de ödenmiş! Bu parayı kim ne hakla almıştır?
Yaptığı ayıbı lisan-i münasiple kendisine anlatmış ve sitem etmiştim. Bana pişkin bir eda ile “yapmışsam yapmışımdır” demişti. 
 Ne olduysa 2020 yılında yeniden yayına konmuş olduğunu gördüm. 
Bugüne değin çok önemsemedim yapılanı. Ancak Belgesel ’in altında belgeseli yeniden yayına koyan kişinin hesabından yapılan açıklamalar ve belgesele ilişkin verilen bilgilerde birçok çarpıtma ve yanlışlık olduğunu belirtmesem bu yanlışlıklar komedyası sürüp gideceğe benziyor. 

Şunları söylüyor:
 “Buna rağmen onları sevenler de vardır. Rus yazarı Tolstoy birçok yazısında bu halka olan sempatisini dile getirmiştir. Farklı düşünce yapıları nedeniyle Rus yönetimi tarafından Kafkaslara, Osmanlı, İran sınır boylarına Tiflis, Erivan, Bakü civarına yerleştirilmişlerdir. Bu durum 19. yüzyılın sonunda gündeme gelen zorunlu askerlik hizmetine kadar sürmüştür. Malakanlar inançları gereği askerlik yapmayı reddetmiş, Ruslar tarafından dağıtılan tüfekleri yakmışlardır. Bu halkın göç etmesine neden olmuştur. Kafkaslar ardından Amerika, Kanada ve Avustralya’ya göç etmişlerdir.”    
1.Yanlış: “Malakanlar inançları gereği askerlik yapmayı reddetmiş, Ruslar tarafından dağıtılan tüfekleri yakmaları bu halkın göç etmesine neden” olmamıştır. Çünkü silahlar Molokanlar tarafından değil, onlara benzer inançları olan ancak daha radikal olan   Dukhoborlar tarafından Kafkasya’nın üç ayrı bölgesinde yakılmıştır. 
Dahası Amerikalı kimi araştırmacılar Dukhoborların sürgündeki lideri olan Petr (Peter) Verighin’in, doğum günü olan 29 Haziran 1885’de Kars, Gence ve Ahılkelek’te silahların yakılmasını istemesinin nedeninin Tolstoy’un desteğini almak olduğunu belirtirler ve bu eylemin samimi olmadığını öne sürerler.  
Dukhoborlar savaşmayı reddeden vicdani retçiler olarak bilinmelerine rağmen özellikle 1877-1878 Osmanlı -Rus harbinde Osmanlılara karşı Kafkasya’daki Rus ordusuna ciddi destek vermişlerdir.16 bin at, yarım milyon ruble para yardımı yapmışlardır.   Yeri geldiğinde de kısasa kısas uygulamış, Kürtlere ve Ermenilere karşı silaha sarılmaktan da geri durmamışlardır.
Verighin’ in girişimleri sonuç vermiş, Tolstoy’un da ciddi maddi-manevi katkı ve çabalarıyla 1899 kışında ve baharında- 7500 Dukhobor dört grup halinde -ki bunlar 110’u Gence’den, 3100’ü Kars’tan ve 3300 ‘ü de  Ahıska, Ahılkelek, Borçalı, Gabardani, Ağbaba, Erivan bölgelerinden olmak üzere- Kanada’ya göçmüştür.  

2.Yanlış. Söz konusu arkadaş Molokan sözcüğünü açıklarken Molokanlar, “Beyaz Rus kökenli bir topluluktur,” demektedir. Dahası bunu duyanlarında ağzında bir “Beyaz Rus” lafıdır dolaşıyor. Molokanlar etnik köken olarak Beyaz Rus değildir. Molokanizm bir inanış biçimidir. Bu inanış grubundan olanların Homojen bir etnik kimlikleri yoktur. Ruslardan, Kossaklardan, Gürcülere, Ermenilere kadar pek çok etnik yapıdan insanın bir araya gelerek kendilerini tanımladıkları bir dinsel anlayış, bir tarikattır o kadar.  Etnik bir karşılığı yoktur. 
Öte yandan birilerinin sosyal Medya’da, ya da Kars’a gelmiş olan ve bu konulardan bi- haber yerli turist guruplarını etrafına toplayarak, ısrarla “Ben Malakan kökenliyim” demesi zırvalıktır.  Malakan kökenli olunmaz. Köken kavramı linguistik ve etnolojik disiplinlerde karşılığı olan bir yöntem, kavramdır. Dinsel ya da mezhepsel alanlarda söz konusu olamaz.  Bir Müslümanla evlenerek Müslümanlığı seçmiş olması nedeniyle    Molokan topluluğu tarafından aforoz edilerek -yani her alanda hoşgörü söz konusu değildir- topluluktan uzaklaştırılmış bir kadının çocuğu veya torununun Malakan kökenli olduğunu iddia etmesi kadar saçma ve gülünç bir şey yoktur. 
 Malakan kökenli müslüman, Malakan kökenli Şafii, Malakan kökenli Hanefi ya da Caferi… olamayacağı gibi, Musevi kökenli müslüman, Hristiyan kökenli müslüman olamaz. Çünkü bu aidiyet insanın doğuştan getirdiği bir şey değil, sonradan edinilen ve değiştirilebilen bir değerdir.
4.yanlış- Molakanlara neden bu ad verildiğine dair ise bu arkadaşın ilginç sallamaları- tullamaları var: “Bu adın verilme nedeni ise o tarihlerde Rus halkının inancına göre, haftada iki gün süt içme geleneği olmasına rağmen, Malakanların buna itiraz ederek haftanın her günü süt içebileceklerini düşünüyor olmalarıdır.” Diyor.
Okumadan, kulaktan dolma bilgilerle idare eden bu arkadaşın söylediklerine bakılırsa, barışçı, şiddet ve savaş karşıtı, insancıl olan herkes ve özellikle de bu hasletlerin hepsini en saf haliyle   taşıyan ve her gün süt içen çocuklarımız, bildiğiniz Malakan(!)
Prof.dr. İvan Semyenov’dan alıntı yapayım: “Tambov kilise yönetimi…1765 yılında Sinot’da görüşülmek üzere hazırladığı raporda bu mezhebi “Molokanlar “olarak zikretmişti…bu adlandırmanın yakıştırılmasının sebebi, kilise tarafından da kabul edilen oruçları uygulamalarından ve hayvansal gıda alınmaması gereken dini perhiz günlerinde de köylüler arasında kullanımı çok yaygın olan süte ayrıcalık tanımalarındandı.” * Demek ki neymiş? Her gün süt içtiklerinden değil, oruç günlerinde bu gıdaları tüketmelerindenmiş.
5.Yanlış-Bazı şeyler özellikle tarihsel ve sosyolojik olgular Köy kahvesinde anlatılır gibi anlatılamaz. “13 Nisan 1919’da İngilizler Kars’ı işgal etti, bölge Ermenilere devredildi. Bu esnada batıda Kurtuluş savaşı devam etmekteydi. Seferberlik ilan edilmişti ve tüm gençler göreve çağrılmıştı. Malakanlara da “ya asker ol ya da bölgeyi terk et” talimatı gitmişti. Malakanlar Ruslar zamanında dahi askere gitmemişlerdi. Bu çağrıya da olumsuz karşılık verdiler. Ve göç kaçınılmaz son oldu. (1921) Göç etmeyenler Kars’ın Arpaçay ilçesinin üç köyüne yerleşmiştir.”
Kars parlamentosunun İngiliz ordusu tarafından basılarak bir Coup d’etat ile varlığına son verilmesinin kesin tarihi 12 Nisan 1919’dur.İkincisi, yazısının birkaç satır yukarısında “silah yaktıkları için göç etmek zorunda kalmışlardı” derken burada “seferberlik çağrısı üzerine göç ediyorlar” demektedir. Hangisi doğru acep?
6.Yanlış- “Göç etmeyenler Kars’ın Arpaçay ilçesinin üç köyüne yerleşmiştir. Kalan son 1500’ü aşkın Malakan bu kez siyasal olmayan nedenlerden dolayı kendi istekleri ile anavatanlarına dönme kararı almıştır. Bunun en temel nedeni sayılarının azalması ve geleceklerinden endişe duymalarıdır. Çünkü onların geleneklerine göre 5-6 göbek akrabalığı bulunanların evlenmesi yasaktı.” Cümlesi bile yanlışlarla doludur. Kalanlar o köylere sonradan göç etmemişlerdir. Zaten o köylerde yerleşiktirler. Ayrıca evlilik yasağı ise 5-6 değil, dokuz göbeğe kadardır. 
Gelelim belgeselle ilgili aktarılan bilgilere: Şu bilgileri veriyor arkadaş: Kars’ın Solan Rengi- Malakanlar (Molokanlar) Yapım yılı: 2008 Yönetmen- Yalçın Yelence. Proje Sahibi: Vedat Akçayöz?  Çekim: Vedat Akçayöz (Kars? Rusya) Tarihi Danışmanlar: Av. Erkan Karagöz ve Prof. Dr. Bingür Sönmez?   Demiş.    İnsan bunları yazarken ar eder, hepsi bir yana yayınladığı belgeselin jeneriğine bakar değil mi, hayır öyle yapmayı seçmiyor. Ben yazayım: Daha filmin başında filmin sahibi açıkça yazıyor: Yelence Production. Hazırlayan: Yalçın Yelence. Kurgu/animasyon: Özgür Yelence, Bilimsel -tarihsel danışman: Erkan Karagöz, Güncel çekimler ve tarihsel danışman: Vedat Akçayöz.  Efekt/ Işık Yelence, Seslendirme: Yalçın Yelence, Yapım: Yalçın Yelence.  İddia edildiği gibi belgeselde Kars çekimleri yoktur. Ayrıca sayın Bingür Sönmez danışman da değildir. Hepsi bir yana; bu proje sahipliği de nereden çıktı? Bu ne hadsizliktir? Adama sormazlar mı bilmediğin bir konuda hangi projenin sahibisin?  Diye. 
Tevazu göstermeyeceğim, Molokanları benden, konferanslarımdan duyan, yaptırmayı düşündüğüm belgesel için annesinin ailesinin akrabalarının Molokan olduğunu ve Rusya’da yaşadığını söylemesi üzerine kendisini   Rusya’ya gitmeye teşvik eden benim. Özel bir sorunum nedeniyle kendileriyle gidemediğim için birkaç gün önceden İstanbul’daki büromda saatlerce kamerayı nasıl tutması gerektiğini ve günlerce oturup hazırladığım 96 soruyu nasıl soracağını anlatan benim ama nasıl oluyorsa olmayan bir proje sahipliği gibi bir unvanı kendisine layık görüyor? Bu kadarına da pes artık. 6.02.2022

*(Molokanlar ve Dukhoborlar hakkında ayrıntılı bilgi için Su Yayınlarından yayınlanan 
" Sürgün Bahçesinin Solan Renkleri Molokanlar " adlı kitabıma bakılabilir.)

Youtube’un yayından kaldırma bildirimi.