Kars'ta Ani'nin fethinin 960'ıncı yıl dönümü kutlandı
Türkiye-Ermenistan sınırında bulunan UNESCO Dünya Miras Listesi'ndeki Ani Ören Yeri girişinde düzenlenen program, saygı duruşu bulunup, İstiklal Marşı ve Kur'an-ı Kerim okunması ile başladı.
Ani şehrinin fethedilmesinin Anadolu tarihinin akışını yönlendirdiğini söyleyen İl Kültür ve Turizm Müdürü Hayrettin Çetin, “Fethin 960. Yılını kutlama bahtiyarlığını yaşadığımız bu gün Türk -İslam tarihi açısından önemli başlangıçlara sebep olmuştur. Her bakımdan ilklerin yaşandığı Anadolu’ya açılan kapı konumunda, ticaret yolları kavşağında döneminin önemli dini ve ticaret merkezleri arasında olan Ani şehrinin alınması Anadolu’nun tarihinin akışını yönlendirmiş ve yeni bir dönemin başlangıcı olmuştur. Bu önemli hadise her yıl 16 Ağustos günü çeşitli etkinlikler ile kutlanmış ancak bu yıl sayın Valimizin riyasetinde kutlamalara yeni bir boyut kazandırılmıştır. Birkaç güne yayılan onlarca etkinliğe 8 farklı ülkeden ve Anadolu’nun değişik illerinden yüzlerce sporcu, sanatçı ve gönüllü katılmış hazırlanan resim,video ve görseller ile yazılı ve görsel medya , dijital mecralarda yayınlanarak ülke gündeminin birinci sırasına Ani oturtulmuştur.
Sultan Alparslan'ın Anadolu'daki ilk göz ağrısı olan Ani'nin fethinin 960. yıl dönümünün kutlandığını anımsatan Ani Ören Yeri Kazı Başkanı Doç. Dr. Muhammet Arslan ise, “Sultan Alparslan amcası Tuğrul Bey vefat edip Selçuklu tahtına çıktığında 1064 Nisan ayıydı ve Sultan Muhammed Alparslan 35 yaşındaydı. Sultan Alparslan ilk iş olarak Rum Gazası adıyla Anadolu'ya bir sefer hazırlığına girişti. Tabii Sultan’ın nihai amacı ve hedefi Ani'ydi. Sultan'ın Ani’yi hedef olarak daha doğrusu genel anlamda Anadolu'yu hedef olarak seçmesindeki ana sebeplerden birisi Anadolu coğrafyasının Doğu’da yaşayan Türkmenlere geniş yaylaklar ve bozkırlar sunmasıydı. Sultan Alparslan bunun çok iyi farkındaydı ve yine Sultan Alparslan çok iyi farkındaydı ki Ani’nin fethiyle birlikte aslında Batı dünyasına, Hristiyan dünyasına özellikle de o dönem Anadolu coğrafyasındaki en güçlü imparatorluk olan Bizans'a büyük bir korku vereceğinden emindi. O dönem hazırlıklar tamamlandı iki kol halinde, bir kolun başında kendisi, diğer koldan ise oğlu Melikşah ve Veziri Nizamülmülk ile birlikte Ani önlerinde buluştular. Tam da sizlerin solunda bulunan bu geniş düzlükte Sultan Alparslan ordugahını kurdu. Neredeyse bir ayı aşan bir kuşatma yaşandı. Özellikle 11. yüzyılı düşündüğümüzde bir aylık bir kuşatmanın olumsuz neticelerinden olduğu ortada. Ordunuza kılık, açlık, hastalık girebilir ve buna rağmen Sultan Alparslan bir adım bile geri atmadan direnişe devam etti. Nihayetinde 16 Ağustos 1064 günü şehir fethedilir ve Türk fetih geleneklerine uygun olarak şehrin en büyük kilisesi konumundaki katedral, camiye dönüştürülür, kubbesindeki hac indirilerek yerine Ahlat'tan özel olarak yaptırılan hilalle değiştirilir, ilk cuma namazı da Sultan Alparslan imamlığında burada kılınır. Tabii bu fetih özellikle bütün İslam dünyasında büyük yankı uyandırmış ve coşkuya neden olmuştur.
Anadolu’da Sultan Alpaslan’ın Ani’yi, Fatih Sultan Mehmet’e ise İstanbul’un fethinden dolayı Ebulfed unvanı verildiğini de söyleyen Arslan, Ani’nin fethinin Malazgirt’in anahtarı olduğunu da dile getirdi.
1064 yılında Ani’nin fethinin 1071’deki Malazgirt galibiyetinin adeta müjdesini olduğunu kaydeden Kars Belediye Başkanı Prof. Dr. Ötüken Senger ise, “960 yıl önce bu kutlu vatan beldesini fethederek, Anadolu’yu yurt yapmaya karar vermiş olan muhterem ecdadımızın kararlılığını, cesaretini ve tarihe mal olmuş kahramanlıklarını yüreğimizde taşıyan torunları olarak bugün bir aradayız. Tarih içinde uygarlıklar, kendileri için güvenli ve huzurlu olacak toprakları yurt edinmek için sürekli bir arayış içinde olmuşlardır. Bunun için beşeriyetin mazisi, çok kanlı savaşlara, izleri ve etkileri hala süren çok yönlü mücadelelere şahit olmuştur. Doğaldır ki, mesele yurt edinmek ve üzerinde yaşamakla bitmemiş, sınırların çizilmesi ve haritaların belirlenmesiyle her uygarlık kendi alanına çekilmemiştir. Böyle olduğu içindir ki, milletler arasında asırlarca süren gerilimler, husumetler ve kavgalar yaşanmış ve bu sancılı seyir çağımıza kadar ulaşmıştır. Türk milleti de ekonomik, sosyal ve siyasal sebeplerden dolayı anayurdundan batıya doğru akınlar halinde gelerek son yurdu olan Anadolu’ya kavuşmuştur. Elbette bu hiç de kolay olmamış ve ecdadımız büyük bir özveri ve eşsiz bir inançla, karşısına çıkan engelleri birer birer aşmak durumunda kalmıştır. Anadolu’nun fethiyle birlikte, vatan haline gelmesini, yalnızca cenk meydanlarında kazanılmış zaferlerle izah etmek, doğru ve isabetli bir yaklaşım olmayacaktır. Adaleti, hakkaniyeti ve insaniyeti esas alan bir yönetim kudretine eşlik eden; birlikte kardeşçe yaşama konusundaki irade ve gidilecek başka bir yer olmadığına yönelik tam mutabakat bize Anadolu’yu vatan yapmıştır. Erdemli olmanın baş tacı edildiği, vicdanlı olmanın öğütlendiği, alçakgönüllülüğün belirleyici olduğu ve hoşgörünün en üst düzeyde bulunduğu bir bakış ve kavrayışla bu topraklar vatan haline gelmiştir. Muhterem ecdadımız; hiç kimseye kökenini, mezhebini sormadı, dilini merak etmedi; böyle bir ayrıma ve ayrıştırmaya girmedi. Aynı gökyüzünün altında, aynı vatanın üzerinde dileyen, isteyen ve birlikte yaşamaya karar vermiş olan herkese değer verdi, itibar etti ve Türk milletinin eşit ve onurlu bir üyesi olarak kabul etti. Bozgunculara bunun için fırsat vermedi. Farklılıkları hatırlatanlara, ayrılıkları körükleyenlere bundan dolayı göz açtırmadı. Aynı yolu adımlayanlar, aynı hedefe kilitlenmiş ve benzer hayalleri görenler, çağları aşan hükümran bir milletin nasıl olması gerektiğini tarihe altın harflerle kazıyarak ispat ettiler. Özellikle Anı Kalesini, Sultan Alparslan’ın 1064’te köhnemiş Bizans’ın elinden alması, Türk milletinin Anadolu’da sonsuza kadar yaşaması konusunda atılan en büyük adım olmuştur. Bu muzafferiyet, milletimize yeni ve muazzez bir yaşama alanı açmış ve 1071’deki şanlı Malazgirt galibiyetinin adeta müjdesini vermiştir. İşte bugün bu muhteşem tarihi başarının hatırasını yâd ediyoruz. Bununla övünüyoruz. O yüksek ruhun hala var olduğunu, hiçbir gücün ve niyetin sahip olduğumuz tarihi kudretle başa çıkamayacağını duyurmak için bu kadim yerde toplanmış bulunuyoruz. Anadolu’nun kolay vatan olmadığı; atlatılan badirelerden, aşılan meşakkatlerden, çekilen çilelerden bellidir ve ortadadır. Doğu’nun Batı’ya karşı diklenişi ve belki de ilk büyük hamlesidir, Anadolu’nun vatanlaşması. Özellikle ecdadımızın beraberinde getirdiği kültürel, ekonomik ve sosyal alanlardaki maharet ve üstünlükler Anadolu’nun yüzyıllarca süren bir cazibe merkezi olmasını sağlamıştır. Kıtaların kesiştiği yolların burada toplanması, göçlerin geçiş güzergâhının buradan şekillenmesi, Türk-İslam aleminin savunma hattının burada kurulması, Anadolu havzasının önem ve değerini daha da arttırmıştır. Biz Anadolu’yu vatanlaştırma konusunda kimseden icazet almadık. Kan döktük, can verdik, yetim kaldık, gazi olduk. Ve bir çakıl taşının dahi pazarlık konusu yapılamayacağını asırlar öncesinden muhataplarına ilan ettik. Burasını kader bildik ve yurt yaptık. Bin yıldır bu topraklardayız, Anadolu kadim bir Türk Yurdudur, Türk’ün son ve ebedi Yurdudur ve Cenabı Allah’ın izniyle öyle kalacaktır. Bu toprakları bizlere yurt yapan, Kut almış Atamız Sultan Alparslan ve onun inanmış askerlerine Fethettikleri topraklardan 960 yıl sonra selam olsun.” ifadesini kullandı.
Ağustos ayının Türklerin zaferler ayı olduğunu belirten Vali Ziya Polat da, “Ağustos ayı, Türklerin bu topraklara imza attığı ay, bu topraklarda kalmak için ilelebet imza attı. Yine bir ağustos günü 16 Ağustos 1064. Sultan Alparslan Han’ın Anadolu'daki ilk imzasını attığı gün. Büyük Selçuklu Devleti'mizin Anadolu'ya mühür vurduğu yer, Anadolu'yu Türk yurdu yapan, Malazgirt Zaferi'nin öncesindeki zaferimiz, ilk zaferimiz, Sultan Alparslan kahraman ecdadımızı bu devlet, bu millet için şehadet şerbeti içen tüm şehitlerimizi rahmetle, minnetle anıyorum, gazilerimize hayırlı ömürler diliyorum. Özel bir gündeyiz, Türk'ün imzasını Anadolu'ya attığı yerdeyiz. Anadolu'nun Türk'e, Türk'ün Anadolu’ya kavuştuğu yerdeyiz. Ne mutlu bize ki, bu milletin bir evladıyız, bu topraklara sahibiz, ilelebet bu topraklarda olacağımızı dünyaya duyurmuşuz. Tüm atalarımıza, ecdadımıza Allah razı olsun. Ani, ilklerin şehri, ilk camimiz, ilk Türk şehri, ilk Türk mezarlığı, Türklerin imzasını attığı yer. Anadolu'yu Türk yapan ecdadımızın imzasına attığı yer. İmanla, inançla bu topraklara mührümüzü vurduğumuz yer. Bu topraklarda ilelebet kalacağımızı anlattığımız yer. Evet, bu topraklar özel, bu millet çok özel, .bu millet dünyaya adaleti sağlamak için yaratılmış bir millettir. Bu millet dünyaya hükmettiğinde barışın hüküm sürdüğü bir millettir. Etrafımızı görüyoruz, dünyayı görüyoruz, Türk'ün güçlü olduğu dönemleri gördük. Rabbim bu milleti tekrar dünyaya adalet sağlayan millet haline getirmesine dua ediyoruz. Rabbim bizi, atalarımızın izinden giden, atalarımıza mahcup olmayacağımız hizmetlere imza atan insanlardan eylesin.” şeklinde konuştu.
Konuşmaların ardından Aşık atışmaları ve Erzurum Büyükşehir Belediyesi Mehteran Takımı gösteri yaptı. Ani şehrinin anahtarı ile Kafkas Halk Oyunları ekibi gösterilerinin sonunda açtıkları Türk bayrağını Vali Polat’a teslim etti.
Uluslar Arası Türk Kültürü Teşkilatı (TÜRKSOY) işbirliğiyle Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan’tan gelen ekipler yöresel oyunlarını sergilediler.
Gençlik ve Spor İl Müdürlüğünce kutlama programları kapsamında düzenlenen bisiklet, yüzme, okçuluk ve atletizm branşlarında dereceye giren sporculara ödülleri takdim edildi. Türk Kızılayı tarafından katılımcılara çeşitli ikramlarda bulunduğu etkinlik, protokol üyeleri ile katılımcıların Aslanlı Kapı'dan Ebul Menuçehr Camisi'ne kadar düzenlenen yürüyüşle sona erdi.